Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



21 Ağustos 2010 Cumartesi

Gebelik serüvenindeki ilk üç ayım (0-12 haftalar)

Tıbben dokuz ay on gün olarak sürelendirilen gebelik, bence hakikaten sürprizlerle dolu bir serüven. Aslında gebelikten değil, gebe kalma sürecinden başlamalı ama çok detay ve özel bilgiler olacağından buralara yazmak doğru değil… Sadece şunu söylemek isterim ki, eğer bu yazıyı okuyan yeni evli bir çiftseniz, kim ne derse desin, çocuk sahibi olmayı ertelememenizi tavsiye ederim; çünkü ortalıkta çok konuşulmasa da “istiyoruz” dediğiniz anda çocuk sahibi olabilmek günümüzde her çifte nasip olmuyor.

Gelelim benim ilk üç ayıma…. Beşinci haftada hamile olduğumu öğrenince, sevinsem mi sevinmesem mi, sevdiklerime hemen söylesem mi söylemesem mi diye çok düşündüm. Sonra doktorumla birlikte, hemen açıklamamaya, biraz daha beklemeye karar verdik. Bu bence çok iyi bir karar oldu, çünkü bir aksilik olduğunda, müjde verdiğiniz herkese dönüp, olumsuz haberi vermek hakikaten çok yıpratıcı üstelik kendi açınızdan yaşadığınız hayal kırıklığına eklenince daha kötü.
Yedinci haftaya gelip, ultrasonda fetusun kalp atışlarını görmek ve kalp atış sesini dinlemek bizi çok rahatlattı. Kalbi, hızla giden bir lokomotif gibi atıyordu, gerçekten de fetusun kalbi insan kalbinden çok daha hızlı çalışırmış. İşte o an anladım ki, içimde bir yerlerde benimle birlikte ama benden ayrı bir düzeni olan, bağımsız bir yaşam başlıyor.
Doktor kontrolleri neredeyse bir aylık aralarla yapıldığından, her kontrol öncesi yarı keyifli yarı tedirgin bir heyecan yaşadım. Acaba iyi mi, sağlıklı mı, hala benimle mi vs vs….
Bu dönemde sabah bulantılarım olmadı, ama sanırım akşamları kullandığım glukophage nedeniyle akşam yemekleri tam bir kabusa dönüştü. Bulantılar ve iştahsızlık yüzünden çorba dışında, ki bazen çorbamı bile bitiremiyordum, yemek yiyemez hale geldim, birkaç kilo verdim. Allah’tan sadece akşam ile sınırlı olduğundan sabah kahvaltısı, ara öğün ve işyerimde yediğim öğle yemekleri ile durumu kurtarmaya çalıştım. Bulantılar için bulduğum çözüm; yemek kokusundan uzak bir odaya geçmek, camı açmak ve burnumdan derin derin nefes almaya çalışmaktı. Bir iki istisna dışında işe yarayan bu çözüm sayesinde, yiyebildiklerimi midemde tutmayı başardım. İşin ilginç yanı; meyve, süt, yoğurt ve peynir gibi besinler bende hiç bulantı yapmadı, sadece pişmiş yiyecekler ve keskin kokular bana iyi gelmiyordu. Dolayısıyla kalsiyum açısından çok sıkıntı olmadı.

Akşam bulantıları dışındaki kabusum, kabızlıktı. Hamileliğin ilk dönemlerinde bağırsakların yer değiştirmesi birçok hamile kadına bu sıkıntıyı yaşatıyormuş meğer. Doktorum bunun için ilaç verebileceğini söylese de, hamile olmadığım dönemlerde bile hiçbir rahatsızlığımda çok mecbur kalmadıkça ilaç kullanmadığım için, iyice titizlenip kendi yöntemlerimle sıkıntımı gidereceğimi düşündüm. Nitekim öyle de oldu. Mümkün olduğu kadar yeşil salata, yoğurt ve ıspanak yedim, öğlen tatilleri ve akşam yemeklerinden sonra yürüyüş yapmaya çalıştım. Ve gördüm ki bir anda olmasa da zamanla sıkıntım ortadan kalktı.
Bel ağrısı ise, bazı zamanlar neredeyse ortadan ikiye ayrılacakmışım hissi veriyordu. Bunun çaresini de, sırtımı dayayarak oturmakta, ayakta uzun süre durmamaya çalışarak buldum. İşim gereği oturarak çalıştığım için arkamı sandalyeme yaslamam yeterli oldu.
Bu dönemle ilgili unutamayacaklarım arasında, öğleden sonraları işyerinde aniden bastıran uyku halleri –öyle böyle değil, gözkapaklarım resmen kendiliğinden kapanıyordu- ve akşamları nineler gibi başım öne düşe düşe uyuklamamı sayabilirim.

Onikinci haftaya kadar içimiz pır pır ederek bekledik, sonrasında da yavaş yavaş çekirdek ailemize müjde vermeye başladık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac