Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



21 Mart 2013 Perşembe

Beni Ben (mi) Delirttim?

"Bir yazı okudum ve hayatım değişti" desem, sanırım biraz abartmış olurum. Bir yazı okudum ve kendimin daha çok farkına vardım, bu sefer de neden/nasıl böyle olduğumu, önce en sonra uzak yakınlarıma hayatı nasıl yaşattığımı sorguladım.

Bahsettiğim, Hürriyet'in Kelebek ekinde yazan Dr. Başak Demiriz'in bir yazısı. Okumak isterseniz linki burada. Yazı, aslında tam olarak beni anlatmıyor, Allah'tan bu kadar vahim bir durumda değilim ama biliyorum ve kendimi frenlemeye çalışıyorum ki, biraz kontrol delisi ve mükemmeliyetçiyim. Kendi içimde zaman zaman çelişsem de böyleyim. Lakin, insanın noksanını bilmesi kadar iyi birşey yok sanırım, biliyorum, kabul ediyorum ve kendimle savaşıyorum, bence şimdilik yeterli.

Kontrol delisiyim; çünkü hayat bana gösterdi ki işler kontrolümden çıkınca her seferinde birşey ters gidiyor. Bu yüzden yedekliyorum, programlıyorum, önceden düşünüyorum, alternatif üretiyorum, risk almıyorum. Veee bunları yaparken çok çok çok yoruluyorum. Çevremdekiler (itiraf etmeseler de biliyorum) bazen garipsiyor, bazen takdir ediyor, bazen bunalıyor bu halimden. Ama ben buyum.

Mesela KDV zarfı doldurulan zamanlar, bu işi teslim gününe bırakmaz, yıl içinde haftada bir gün oturup o haftanın fişlerini yazardım. Böylece teslim zamanı geldiğinde fişlerim hazır olurdu. Ya da haftalık mutfak alıverişi listemi hep hazır tutarım. Semt pazarı/market/kasap olarak ayırırım, asla hafızama güvenmem. Bir zamanlar üniversite arkadaşlarımın dalga geçtiği, ama çalışmaya başlayınca birer tane edindikleri cep ajandam bile vardı. Şimdi evde olduğum için o kadar detaylı ajanda tutmama gerek olmamakla birlikte masaüstü takvimim ve buzdolabım üzerinde "yapılacak işler" listesi durmaktadır. Eşimin "görüldüğünde imha edilecek liste" olarak adlandırdığı bu listede yazılı birşey kaldı mı içim bunalır, hepsini bitirmek isterim. Defne'nin gideceği anaokulu ve ilköğretim okulunu da kafama koydum, aksilik olmazsa o iş de programa bağlandı. Hayır hiperaktif değilim, sadece "bugünün işini yarına bırakmam." Bıraktığım her zaman ters gider ve ortada kalırım çünkü.

Mükemmeliyetçiyim; bu düşüncemle çelişse bile biliyorum ki aslında mükemmel diye birşey yoktur. İyi, daha iyi, en iyi onun da sonu yoktur; ama yaptığım işi kendimce iyi yapmak isterim. İyi yapamayacağım bir işe baştan kalkışmam. Eğer kafama koyduysam mutlaka ve mutlaka ne pahasına olursa olsun elimden gelen en iyisini yaparım.

Böyle olmamın sanırım en büyük nedeni ailemden gördüğüm ve yetiştirildiğim şekil. Büyükbabam her yaz tatilinde bana günlük programımı sorardı. İlkokulda bile belli bir programım vardı. Günü 8'er saatten 3'e bölerdim. Uyku, oyun ve ders. Tabii motomot 8 saat değil ama bu şu demekti, "Gün, hep aynı işle uğraşmak için çok uzundur. Saatleri bölüp verimli kullanırsan hem dinlenirsin, hem eğlenirsin hem de öğrenirsin." Ders çalışmak demek illa ders kitabını eline almak demek değildi, roman da okunabilirdi ya da belgesel seyretmek, el işi yapmak, resim yapmak da dersten sayılıyordu. Eğlenmek kavramı da çok genişti, illa arkadaşlarımı topladım coştum değil, parkta oynadım/ şarkı söyledim/ eş dost ziyaretine gittim de bunlara dahildi.

İşin özü, daha küçük yaşta zamanın boşa harcanmayacak kadar değerli olduğunu, günü dolu dolu yaşamanın zevkini, program yapmanın önemini öğrendim, anladım ve bu bende bir alışkanlık oldu.

Diğer yandan annem, kardeşim ve benim iyi yetişmemizi isterdi. Bu, sınıf birincisi olmak, kupaları toplamak değildi. Elimizden gelenin en iyisini yapmamız, tam çaba göstermemiz, gayret etmemiz onun için ölçüydü. Mesela bilirdi ki ben ne kadar çalışsam da Fizik ve Kimya derslerim hep kıt kanaatti, ama İngilizce ve Matematikte harikalar yaratırdım. Bu yüzden üstelemezdi ama hep derdi ki, "elinden gelenin en iyisini yap, en azından dene/kendine bir şans ver, olmazsa da olmasın bırak".

Bu şekilde yetiştirildiğim için mutluyum, bazen hayatı kendime de çevreme de zehir etsem mutluyum, çünkü öbür türlü kendimi havada uçan bir balon gibi hissediyorum. Yine de bahsettiğim yazıyı okuyunca daha bir fark ettim, abartmamam gerektiğini bir kez daha gördüm, sınırda olmadığım için dua ettim.

Şimdi blogumu kapatıp facebook'a girme zamanı, hoşçakalınız :)

4 yorum:

  1. Ne guzel anlatmissin yine,bu arada sana adinla seslenmek isterim mumkunse :) kesinlikle bende oyle kontrol delisiyim,mukemmeliyetci konusu biraz muamma olsa da en iyisini yapabilmekkonusunda hem fikirim,bu arada yorum yazdiktan sonra su onay istemeyi kaldirabilirsen sevinirim yorum birakmak cok guc oluyor ,sevgilerr

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, kaç gündür merak ediyordum seni Nalan'cım, kızın nasıl oldu? (isim ve yorum kısmı bir süre böyle devam etsin diye düşünüyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Peki :) bir bildgin vardir diyorum.milda kusum su siralar gayet iyi,idrari zorla olsa da aldik ama bu kez gecersizzz,once emek bosuna gitti yani.ama en son dedigin gibi deneyecegiz artik,ama cok sukur su siralar iyi gidiyoruz,sevgiyle :)

    YanıtlaSil
  4. Ah Nalan çeken bilir idrar testini, en büyük kabusum hala... İyi olduğunuza sevindim :)

    YanıtlaSil

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac