Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



22 Ocak 2014 Çarşamba

Kedi'dir kedi !!!

Bilenler bilir, kamu görevlisi olmak zordur, kolay gibi gözükse de zordur. Özellikle dönem dönem taşınmanızı gerektiren bir mesleğiniz varsa. Sadece asker değil, polis, öğretmen, doktor, savcı, hakim ....vs, bazen görev süresi dolunca, bazen kendi isteğiyle başka bir yere tayin edilir. İşte bu nedenle, devamlı taşınmak zorunda olan insanlar, kendilerine ayak uydurabilecek eşlerle evlilik yaparlar. Eş de ya aynı meslekten olur (ki eş durumundan birlikte tayin olabilsinler) ya da çalışmaz.

Evin "baba"sı malum haberle eve (ya da lojmana) geldiğinde, bir kenarda bekletilen boş kutular her an gitmeye hazır, tecrübeli ellerle doldurulmaya, "aman her yere uysun" zihniyetiyle alınmış çoğu katlanabilen, katlanınca da fazla yer işgal etmeyen eşyalar birer ikişer yola hazırlanmaya başlar. İşte bu "büyük göç", ailenin zor durumda kalmaması için genelde yazın olur. Yani normal koşullarda yer değiştirmeler yazındır. Böylece okuyan çocuklar derslerinden kalmaz, yeni yerdeki yeni okullara kayıt için makul bir süre olur, diğer eş çalışıyorsa o da tayin için gerekli başvuruları yapar vs vs. Klasik hikayelerdir bunlar. Baştan bilinen, kabul edilen......

Peki ya şimdi? Öyle ya da böyle, haklı ya da haksız, 17 Aralık'tan bu yana neredeyse her gün birilerinin (üç değil beş değil toplamda kaç yüz kişi oldular, kayıt tutabileniniz varsa yazsın) görev yerleri değişiyor. Kimi aynı ilde farklı görevlere getiriliyor kimiyse il değiştirmek durumunda kalıyor. Hani aileler? Okuyan çocuklar, yeni doğmuş bebeler, çalışan eşler, tutulan evler, tam da yeni yeni oturan düzen, "daha birkaç sene buradayız" diye yaptırılan perdeler ....... ?

Kelle kelle yapılan bu hesapların ardında insan vardır, insan. İki dudağın ardından çıkan sözler koca bir aileyi, yaşamı etkiler. "Üç beş Mehmetçik" dersiniz, "biri gider biri gelir" dersiniz de, o üç beş Mehmedin ya da diğer görevlinin ardında ne hikayeler vardır? Verilen tüm kararlar sadece ilgili kişiyi değil, o kişinin ailesini de etkiler. Sadece "baba" mı taşınacak, sezon ortası okul ayarlanabilecek mi, ayarlanacaksa çocuk adapte olacak mı, gidilecek yerde lojman var mı, çift kira ödenebilecek mi, eş durumundan bir yılda iki kez tayin olabiliyor mu ......... ?

"Amaaan" diyorum bazen kendime, "bana ne ya"? "Ben mi taşınıyorum, Allah yardımcıları olsun". Yine de akşam başımı yastığa koyduğumda, benim huzurumu hissetmeyen tertemiz yürekleri düşünüyorum. Bencil değilim, olamadım (inşallah maşallah 2014 hedeflerim arasındadır)... Tanısam da tanımasam da yüreğime yük olur bilmediğim hikayeler....

Dilerim biri çıkar ve pirincin taşlarını ayıklar kor önümüze. Sonra da milletçe arkasından söver dururuz. Anasına babasına kendisine laf eder dururuz, dururuz da Allah'ın da sopası yoktur. Kışın ortasında yağdırmaz o yağmuru, karı, akşam karanlığı çökünce huzur vermez ruhlarımıza, Hızır'ı yollamaz bereket bekleyen topraklarımıza.... komşusu açken kendi tok uyuyandan razı değildir inandığım yüce güç, benden de değil, senden de, ondan da... değiştirmeye gücü olup da bu gücü kullanmayan herkesten de....

O akşam başı önde gelir adam, kupkuru sesiyle "toplanın gidiyoruz" der, buz gibi bir hava eser "yuva"da.... La Fontaine'in "masal"ı işte böyle başlar...

2 yorum:

  1. Oncelikle benim blogum da ağlayan pasta ile ilgili sormuşsunuz .bahsi geçen Türk Kahvesi fincanı. Ne kadar yemek blogu yazmamiza ragmen ülkemizin geçirdiği bu inanilmaz sürece taş bile dayanamaz. Çatlar.Insanlari parmaklatin da oynatanlar, ,aileleri perisan edenler, sucsuzlari hapse atanlar. Ağızlarından Allah kelimesini düşürmeyenler , , Allahindan bulsun.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Özgür Tatlar, teşekkür ederim cevabınız ve yorumunuz için... Amin, herkes ettiğini bulsun iyi ya da kötü... Sevgiler,

    YanıtlaSil

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac