Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



12 Şubat 2014 Çarşamba

Ellerin Kırılsın (mı) Süleyman !?

Muhteşem Yüzyıl takip ettiğim tek yerli dizi. Yok "ecdadımıza hakaret ediyor"muş, yok "gerçekliği bulunmuyormuş"vb. iddialarından ve "tarihi ders alma" telaşından uzak, sadece güzel insanların, harika kostümlerin, son zamanlarda pek beğendiğim doğal görünümlerin, renk kalitesinin tadını çıkara çıkara doyasıya geçirmeye çalıştığım, tam da hafta ortasında "moral" gecemi süsleyen dizim.....

Takip edenler biliyorlar, bu akşamki dizide baba Kanuni, oğlu Mustafa'yı boğdurtacak (ve ardından dizide gösterilir mi bilmiyorum ama Mustafa'nın oğlu'nu da boğdurtacak-sadece 7 yaşında-, varis kalmasın hesabı). Biz izleyicilerin aylardır merakla beklediği, internetten takip ettiğim kadarıyla binbir özen, masraf ve çabayla çekilen bu sahneler bizlere ne hissettirecek?

Yıl 1553, 2014'ün kafasıyla o yılları, o yıllarda verilen kararları bence sorgulamamak, hatalı ya da doğru bulmamak gerekir. Herşey çok değişti, o yıllar elektrik bile yoktu düşünsenize, evlerde su, bırakın insan haklarını kadın hakları, "modern" hayatta alışık olduğumuz, bizlere ezelden beri varmış gibi gelen onca temel ihtiyaç, anlayış hiçbiri yoktu.

Evrensel değerler ve yüzyıllarca değişmeyecek gerçekler açısından sorgularsak, bir babanın oğlunu öldürtmesi bence dünyanın sonunu getirtecek nitelikte kapkara bir olaydır. Amma velakin, iktidar, iktidar olma hırsı, "sadece ben" olma mücadelesi 2014'te bile bizlere yabancı olmayan, uğruna herşeylerin silinip süpürüldüğü bir amaç değil mi?

Kaldı ki, bu çok "modern" çağımızda hala çocuk yaşta kızlarla evlenebilecek adamlar varken, hala sonsuza kadar iktidar kalma hırsı varken, bunca teknolojiye insanlar çok basit gerekçelerle özgürlüklerinden mahrum edilebilirken, "modern" bireyler birbirlerini sokak aralarında döverek öldürebilirken, 1553'te yani bundan neredeyse 450 yıl evvel bir baba oğlunu öldürtmüş, çok mu?

Evet çok ya da hayır değil.... herşey vicdanınıza, olaylara bakış açınıza kalmış.....

not: bir tarihçinin gözüyle bakmak isterseniz, buraya tıklayın.

3 yorum:

  1. Merhaba,

    Osmanlı'da herşeyin önünde olan tek bir olgu vardır; Devletin bekası. Bugün her ne kadar biz dehşetle baksak da devlete zarar geleceği düşüncesiyle bu ve bunun gibi uygulamalar (kardeş katli) zamanında yapılmış. Üstelik dini olarak da bu gerekçeyle icazet alınarak.. Bir arşivci olarak yazmadan geçemedim :)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Ben tarihi bu kadar bilmiyordum. Yani Şehzade Mustafa gerçekten şahla mektuplaştı mı yoksa Hürrem Sultan'ın işi mi meçhul diye düşünüyordum. Sayende bir yeni bilgim daha oldu. E içim rahatladı yahu, çocukcağız boş yere öldürülmemiş. Okuduğum kadarıyla Osmanlı'nın en iyi yetişmiş şehzadelerinden biriymiş. Tahta çıksa çok daha farklı olabilirmiş. Ama ihanet elbette hiçbir zaman affedilemez

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Sessizce ve Sütlü Kahve,

    Farklı yerlerde okumuştum, padişahlardan biri tahta çıktığında, çeşitli yaşlarda tam 17 kardeşini boğdurtmuş. Hatta bir laf vardır "anandan emdiğin süt burnundan gelsin" diye. İşte o laf, anne koynundan alınıp da emdiği son lokma sütü yutamadan boğdurulduğu için, süt burnundan gelen bebek şehzadelerden sonra ortaya çıkmıştır diye. Zaman ilerleyip halkın da bu olaylara tepkisi artınca biliyorsunuz Fatih'in koyduğu bu yasa uygulanmıyor ama bildiğiniz gibi katledilmeyen "aday"lar uzak saraylara gönderiliyor ya da kafeslere hapsediliyor ve bir kısmı ölüm korkusuyla aklını kaçırıyor. Ve acıdır ki uğruna aile kanı dökülen bu imparatorluk en sonunda yabancılara hiç düşünülmeden teslim ediliyor... Sebebi ve zaman dilimi ne olursa olsun, aile içi kıyımlar benim vicdanıma çok ama çok uzak.

    Yorumlarınıza teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac